CHP'li Kesici'yle sohbetimizde sığınmacı konusu da gündeme geldi. Kesici, "Uluslararası hukuka uygun bir şekilde sığınmacılar bir yıl içinde evlereni gönderilmeli" dedi. Kesici?ye göre, "Türkiye, Batı'yla NATO'yla hareket etmeli. S-400'den vazgeçmeliyiz." Yine CHP'li vekilin şu cümlesi önemli: "Ülkede skandal kalmadı, her şey normalleşti."
İranlı düşünür Sadi Şirazi'yle başlayalım: "Hükümdar göz yummazsa eşkıya kervan basamaz." CHP'li İlhan Kesici, "ekonomi-politik" üzerine yaptığımız sohbete, Şirazi'nin bu sözüyle girdi ve dedi ki: "Bir memleketteki yolsuzluklar, arsızlıklar, cinayetler hükümdar göz yummadığı zaman olmaz."
Sözü eski Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı Kesici'ye bırakıyorum:
"Ekonomi basitçe; geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı ve gelir sıkıntısı yaşayan vatandaşın durumunu düzeltmek demektir. Bunlardan bir tanesi enflasyon. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in basın toplantısıyla Orta Vadeli Program'ı (OVP) anlattı. 2025-2027 yıllarını kapsayan OVP'den sonra da CNN Türk'te bir programa katıldı. Burada soruyorlar, 'Enflasyon ne zaman düşecek, nasıl düşecek?' diye. O da tarif yapıyor:
'Bizim milletimizde yanlış algı var. Enflasyon demek fiyatların düşmesi demek değildir. Fiyatların artış hızındaki yavaşlama demek.' Biz bununla mı meşgulüz. Enflasyonun tanımı mı sorunumuz? Hayat pahalılığını bitir kardeşim. Bir de bunu gülerek söylüyor. Olayı küçümsemektir bu."
"Bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı da Mehmet Şimşek. Bu ikili, 2013 yılında aynı yönetimdeydi. O zaman Başbakan Erdoğan, Maliye Bakanı da Şimşek. 2013 yılında hazırladıkları ve Meclis'in de kabul ettiği beş yıllık kalkınma programını açıkladılar.
Tarih 1 Temmuz 2013. 2018 hedeflerinde kur 1.97 olacaktı. Halbuki Meclis'te oylama yapıldığı dakikada kur 1.93'tü. Gayrı ciddilik o zaman da vardı. 2013'te kabul edilen 10'uncu 5 yıllık kalkınma planının ikinci hedefi de şuydu: Kişi başına düşen milli geliri 25 bin dolar olacaktı. Ne zaman için? 2018! Şimdi biz 2024'teyiz. Kişi başına düşen milli gelir ne kadar? 12 bin 400 dolar. 2018 hedefinin yarısı. Yeni yapılan OVP'de 2027 için verdikleri kur oranı ne? 46.9. Bugün 34 civarında. Kuru serbest bıraksalar 46.9'u bir hafta içinde bulur. 2027 için kişi başına düşen milli gelir hedefi de 20 bin 420 dolar. Hala 2013 yılında hazırlanan 2018 diye hedef koydukları 25 bin doların çok gerisindeki bir hedefi 2027 için koyuyorlar. Bu OVP de gayrı ciddi."
"Yabancı yatırımcılar için 'geldi, geliyor' diyorlar. Ağızlarındaki türkü bu. Bunların yabancı yatırımcı dedikleri yabancının sıcak parası. Bunun yatırımla ilgisi yok. Yatırım dedikleri; bazen bir günlüğüne, bazen bir haftalığına bazen de üç aylığına gelen sıcak para. Dünyanın en yüksek tefeci faiziyle gelen paradan bahsediyorum."
"Geçen haftaki Economist dergisine bakın. 45 ülkenin faiz oranları var. Türkiye bütün dünyanın en yüksek faizini ödüyor. Bunu ben İlhan Kesici olarak söylemiyorum. En prestijli dergi söylüyor. Rusya yüzde 15, Japonya yüzde 0.9 öderken, Türkiye ise yüzde 27 ödüyor dolara.
Banka faizimiz de yüzde 50. Mehmet Şimşek'in
yaptığı şey sadece kurun sabit gibi kalmasını sağlamak ve bankaların da yüzde 50 faiz vermesi. Böyle bir durum karşısında Türkiye coğrafyasının her milimetrekaresinin dolarla dolması lazım. Buna rağmen bile gıdım gıdım geliyor. Bu, Türkiye'nin iliğinin, kemiğinin emilmesi demektir. Şimşek'in yaptığı ekonomik program bu istikamette."
Diyor ki Bakan Mehmet Şimşek: 'Başka kestirme çözüm yok ekonomide.' Ben kestirme çözüm önereceğim: Devlet Planlama Teşkilatı (DPT). Biz plancılar biliriz ki; ekonomide sihir yoktur, sihirbaz yoktur. Ne var ekonomide? Akıl var, fikir var ve kurumlar var. DPT bu işlerin hem aklı hem fikri hem de kurumudur. 1961 Anayasası'yla geldi, çok büyük hizmetlerde bulundu. Daha da büyük hizmetlerde bulunacağı zaman kapattılar. DPT'nin birkaç tane önemli özelliği var: Birisi; yapılması lazım gelen şeyleri yapmak, ikincisi de; yapılmaması gerekenleri yaptırmamak. Örneğin; fizibilite olacak. Örneğin Osmangazi Köprüsü, Çanakkale Köprüsü'ne bakın! Bunların bir A4'lük fizibilitelerini Türkiye bilmiyor. Bu projenin bedeli ne kadardır? Benzer projelerle entegrasyon kabiliyeti var mıdır? Başka projelerle birbirlerini tamamlayıcı mıdır? Bunu adı fizibilite. AKP döneminde yapılmış olan tek bir projenin bir A4 sayfası kadar bile fizibilitesi yoktur. Ya normalin üstünde maliyetli ya da yapılmaması gereken proje. (Örneğin Zafer Havalimanı) DPT olsaydı hesaba kitaba uymayan projelerin yapımına izin vermezdi. DPT'nin kurulması gün geçirilmeden bir gece kararnamesiyle olmalıdır. Bir ay içinde, DPT'de çalışacak kadro toplanır. Üç ay DPT'nin ışıkları sabaha kadar yanar. Türkiye'nin bütün dertlerini çözebilecek bir plan, program hazırlarız. Hazırladık diye iş nihayete ermez. Bu programa, plana güven olması için hazırlanan iş dünyasına, üniversitelere, dış dünyaya, halka anlatılması lazım. Bunlar olmazsa yaz gelince sana yonca veririm diyor."
AKP'nin 22 yılına bakalım. 22 yıl içerisinde iktisadi faaliyetlerin en önemli göstergesi dış ticaret rakamlarıdır. Bizimkiler o ay bir evvelki yılın aynı ayının ihracat rakamını geçince allayıp pulluyorlar. İthalatın ne ihracatın ne? Türkiye 21 yılda 4. 4 trilyon dolarlık ithalat yapmış 3.1 trilyon dolarlık da ihracat yapmış. Aradaki fark 1.3 trilyon dolar. İhracat rakamının yarısı kadar dış ticaret açığı veriyorsun. Bu kapanabilir rakam değil. Kapatamayınca ne yapıyorsun? Dış borç alman gerekiyor. İktidara geldiklerinde kamu ve özelin borcu 132 milyar dolar. 132 milyar dolar Cumhuriyet'in 80 yıllık borcu. AKP'nin 22 yıllık borcu bugün 500 milyar dolar. Fazladan ettikleri borç 368 milyar dolar. Bu borca faiz ödüyoruz. Faize ödediğimiz para 578 milyar dolar. (2002-2023 arasında.)
Atatürk Barajı 5 milyar dolara mal edilsin. 115 tane baraj yaparsın, Avrasya Tüneli 1 milyar dolara mal olsun, 500 tane Avrasya Tüneli yaparsın bu faize ödediğin borçla."
"Maliye Bakanı Şimşek'in bir sözü daha var: 'Merak etmeyin 2025'in ikinci yarısında vatandaş rahatlamayı hissedecektir.' Yapmaları gerekenleri ileriye öteleme durumu var. Ölme eşeğim ölme, yaz gelince sana yonca vereceğim. Ölmeyin, 2025'in yazından itibaren yonca verecekler. Teorik olarak diyorum; çok cahilce kurduğu bir cümle daha var: 'En zor süreçler geride kaldı.' IMF'nin mottosu nedir: 'The worst is over.' En kötüsü geride kaldı. Şunu da ekleyelim: Türkiye'de bir orta sınıf kalmadı."
"Bir vergi kanunu çıkardılar. Elbette tüm dünya vergi alıyor. Gelir elde edenlerin ödeyeceği bir yükümlülük. Amenna. Soru şu: Toplanan vergi tam olarak yerine harcanıyor mu? Vergi mükellefleri gönül huzuruyla, kaçırma telaşına girmeden, devlete güvenmeli. Böyle bir durum yok. Hem merkezi idare hem de yerel idareler ağzına kadar israfla dolu. İsraf tümüyle sıfırlanmadan alınan vergi ekonomik olarak vergi olmaktan çıkar ve haraç olur. Birinci iş; sabah devletin kapısını açtığında israfla mücadele etmek gerekiyor. Bunu sıfırlamadan ne emekli, ne memur, ne çiftçi, ne işçinin durumunu düzeltebilirsin. Kasap süngeri tabiri vardır. Kasap eti ayıklar, normal eti kaldırır ve büyük süngerle kalanları süpürür. İsraf kasap süngeriyle süpürülmelidir. Ekonomi yönetimi; bütçe kalemlerinin milim milim incelenmesiyle olur."
"Bu yıla bakalım. Bütçede faize ödenecek rakam 1.2 trilyon lira. Yani 40 milyar dolar. Türkiye'nin bir yıllık turizm gelirine denk geliyor.
Merkezi idarenin faiz yükü bu. Örneğin; Boğaziçi Üniversitesi'ne yaptıkları bütçeden ayrılan para 3.8 milyar lira. Faize ödenen para, Boğaziçi Üniversitesi'nin 216 katı. Dışişleri Bakanlığı'na ayrılan bütçe 32 milyar lira. Dışişleri'ne ayrılan bütçeden 40 katı faize ödeniyor. Tarıma ayrılan bütçe de 91.5 milyar lira. Faize ödene para, tarıma ayırdığımız bütçenin 14 katı. Beş milyon çiftçi var. Sonra da bize tarım ürünlerindeki pahalılıktan bahsediyoruz.
Balta vurulacak yer faize ödenen paradır. Beli kırılması gereken yer israf ve faize ödenen para. Bunların belini kıracak ekonomik program şart. 22 yılda 2.7 trilyon dolar vergi topladı AKP. 70 milyar dolar da varlıkları sattılar. Ortada bir şey yok. Bir ekleme daha yapayım: Özel sektörün ödediği faiz 125 milyar dolar. O zaman da yatırım yapamazsın."